Saldırganlık insanoğlunun doğasında var olan ve doğuştan gelen bir dürtüdür. Genel olarak karşı tarafa verilen fiziksel ve sözel tepki olarak tanımlanabilir. Çocuklarda görülen saldırganlık ve şiddet eğilimi bebeklikten başlayıp ergenliğe kadar uzanabilen bir süreçtir. Bebeklik döneminde aktif olarak karşımıza öfkelenme, ağlama, elini ve kolunu bir yerlere vurma olarak çıkabilir. İleriki yaş döneminde ise fiziksel saldırganlık; eşyaları yere atma, birilerine vurma, saç çekme ve ısırma şeklinde görülebilir. Bazı durumlarda ise çocuk sözel saldırganlıkla yetinebilir. Bu tür problemler özellikle ergenlik çağına doğru ciddi problemlere yol açabilir. Kızlara oranla erkeklerde daha sık gözlenen davranışlardır.

      Saldırganlık ve şiddet eğilimi, altında birçok neden barındıran davranışlardır. Bazı çocuklarda saldırganlık dürtüsel bir davranış olmaktan çıkıp kendini ifade etme biçimi olarak da karşımıza çıkabilir. Bu eğilimlerin bulunduğu çocuklarda genel özelliklerden bazıları;

  • Saldırgan çocuklar özellikle karşısındakilerin kendilerini anlamadıklarını düşündekileri zaman sinirli ve eyleme hazır haldedirler,
  • Kısıtlanma veya engellenmelere gelemedikleri için kuralları umursamaz ve çiğnerler. Bu nedenle saldırganlık eğilimdeki çocuklar, okul, aile ve arkadaş ilişkilerinde sürekli problem yaşarlar ve bitmeyen bir çatışma halindedirler,
  • Okuldaki arkadaşlarını ders sırasında ve sonrasında rahatsız edici davranışlar sergileyebilirler,
  • Tepkileri yaşadıkları durumla karşılaştırıldığında ölçüsüz olabilir ve fiziksel olarak sertleşmeye daima hazırlardır,
  • Duygularını ifade etme yönünde oldukça zayıf olduğundan aileleri ya da sosyal çevresindekiler tarafından anlaşılmaz olarak görülebilirler.

 

      Genel özellik olarak birçok çocukta benzer davranışlar görülse de cinsiyet, kültürel ya da sosyal çevre faktörlerine bağlı değişiklik gösterebilir. Saldırganlık ve şiddet eğilimi gösteren çocuklarda davranışsal olarak sıklıkla rastlanan durumlardan bazıları:

  • Isırma,
  • Saç çekme,
  • Tükürme,
  • Yemek yememe,
  • Altını ıslatma,
  • Sık sık kavga çıkarma,
  • Herhangi bir arkadaş çevresi edinememe, arkadaşları arasında sorun çıkartma,
  • Eşyaları yere atma, kırma,
  • Yoğun öfke patlamaları şeklinde ortaya çıkabilir.

     

      Birçok problemin olduğu gibi saldırganlık ve şiddet eğilimindeki çocuklarda da aile ve aile içi ilişkiler etkin roldedir.  Çocukta güven duygusunun eksik olması bu tür davranışların ana temellerinden biridir. Çocuğu saldırganlık ve şiddete iten aileden kaynaklı bazı problemler şu şekildedir:

  • Çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmaması,
  • Ailedeki büyük değişimler (boşanma, taşınma, iflas, fakirlik, ölüm, hastalık),
  • Aile içi şiddet,
  • Kalıtımsal nedenler,
  • Fiziksel cezalandırmalar,
  • Televizyon, çizgi film ya da filmler aracılığıyla gördüğü şiddet sahneleri,
  • Aile içindeki anne baba tavrı ve bu tavırlar arasındaki uyumsuzluklar (aşırı ilgi-ilgisizlik, sert cezalandırmalar, sevgi ve hoşgörü eksikliği, çocuğu dayakla terbiye etmeye çalışmak).

     

       Çocuklardaki saldırganlık ve şiddet eğilimini kolay atlatmada ailelerin ve öğretmenlerin çocukla olan iletişim ve davranışları çok önemlidir.

 

      * Öncelikle çocuğu saldırganlık ya da şiddet uygulamaya yönelten durumlar tespit edilmeli ve ortadan kaldırılmalıdır.

      * Çocuğu, yaşadığı problemler hakkında konuşmaya cesaretlendirip özgüvenini arttırıcı davranışlarda bulunulmalıdır.

      * Şiddet ve saldırganlık içeren film, dizi ve TV programlarından uzak tutulmalıdır.

      *  Bu tür çocuklarda empati duygusu pek gelişmediğinden bu yönünü arttırmaya yönelik kendi davranışlarını içeren hikayeler oluşturulup anlatılması iyi bir yöntemdir.

      * Çocuğun saldırganlık davranışlarına karşı tolerans gösterilmemeli ve bu davranışları engelleyici yöntemler bulunmalı.

      * Çocuğa kesinlikle şiddet uygulanmamalı, şiddet çocuktaki saldırganlığı daha da çok arttırabilir.

      * En önemlisi çocuğun olumlu ve uysal davranışlarında onu takdir etmek ve ödüllendirmek önemli bir gelişme sağlayacaktır.

     **Aileler bu durumu kendilerince halledemiyorlarsa mutlaka bir uzman tarafından destek almalıdır.

 

 

İZMİR TERAPİ VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MERKEZİ

Menü

Tüm hakları saklıdır. 2023

izmirterapist.com