OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK

  1. OKB Nedir?

Takıntı-Zorlantı bozukluğu olarak da bilinen Obsesif-Kompulsif bozukluğu kişinin günlük yaşam rutinlerini etkileyerek işlevselliğini engelleyen rahatsız edici düşünceler ve bu düşüncelerin neden olduğu davranış biçimleridir.

Obsesyon ve kompulsiyon arasında etki-tepki ilişkisi vardır. Obsesyonlar, rahatsız edici düşüncelerin -mantıksız gelse bile- tekrar tekrar ortaya çıkmasıyla kontrol edilemediği için kişide kaygıya neden olan dürtülerdir. Kişi bu düşünceleri baskılamaya çalışır. Kaygı yaratan, korkulan bir durumdan kurtulmak amacıyla rahatsızlığını azaltabilmek için kompulsif davranışlarda bulunur. Bu davranışlar kişinin günde bir saatten fazla zamanını alarak zihnini meşgul ederken rahatsızlığını hafifletmez. Aksine kişinin gün içindeki işlevselliğini yitirmesine neden olur. Buna rağmen kişi bu davranışları sık sık tekrarlamaktan kendini alıkoyamaz. Kompulsiyonlar uzun ritüeller şeklinde gerçekleştirilen tekrarlı davranışlar (el yıkama, kontrol etme vb.) veya zihinsel ritüeller (sayma, dua etme vb.) şeklinde görülebilir.

  1. OKB’nin Türleri

Obsesyonlar farklı bir biçimde ortaya çıkabilmektedir. Bunlar;

  • Bulaşma-temizlik obsesyon ve kompulsiyonları:

Kişinin bedeni ve kıyafetlerine kir, toz vb. şeylerin bulaşacağıyla ilgili yineleyici düşünceleri bastırmak adına sürekli temizleme ve yıkama davranışında bulunmasıdır. Günlük yaşamı zorlaştırır, kişinin sosyal yaşamını etkiler.

  • Kuşku-kontrol obsesyon ve kompulsiyonları:

En sık görülen obsesyonlardandır. Kişi “Acaba ocak açık mı kaldı, ütünün fişini çektim mi?” gibi kuşku uyandıran düşüncelerle baş edemeyip sürekli geri dönüp kontrol etme davranışını gösterir. Bazen kontrol davranışı da etki etmez, bu nedenle günlük yaşamı çok fazla etkiler. Kişi sürekli güvenlik arayışındadır.

  • Saldırganlık veya zararla ilgili obsesyonlar:

Kişi elinde olmadan, yanlışlıkla başkalarına zarar verebileceğini düşünerek hareket etmeye başlar, kendisini önlem almak adına izole edebilir. Sosyal yaşantısı kısıtlanır.

  • Cinsel içerikli obsesyonlar:

Kişi kendine yakıştıramadığı düşüncelere kapılabilir, toplum içindeyken yanlış hareket etme kaygısı taşıyabilir. Suçluluk, utanç gibi duygular beraberinde eşlik eder.

  • Dini içerikli obsesyonlar:

Genelde inançlarına aşırı bağlı kişilerde bunun karşıtı düşüncelerin zihinden geçebilmesidir. Bu tarz düşüncelerin zihinden geçmesi kişide suçluluk, utanç, öfke gibi duygular yaratabilir.

  • Tekrar etme kompulsiyonları:

Bir eylemi belli bir sayıda tekrar etme halidir. Bir işle meşgul olurken kişinin çok fazla zamanını alabilir. Bu nedenle kişi günlük işlerini yetiştirmekte sıkıntı yaşayabilir.

  • Simetri-düzen obsesyon ve kompulsiyonları:

Sık görülen bir türdür. Kişilerin tüm hayatına etki eder ve engel oluşturur. Yapılacak davranış eksiksiz olmalıdır. Her şeyin bir yeri ve durma şekli vardır. Buna başkaları müdahale ettiğinde rahatsız olurlar. İstedikleri gibi olmadığı durumlar zihinlerini meşgul eder.

  • Dokunma kompulsiyonları:

Kişinin totemi gibi denilebilir. Bir iş/durum öncesi veya sonrasında kişi için uğurlu bir şeye dokunma eyleminin kişiyi rahatlatıyor olmasıdır.

  • Sayma kompulsiyonları:

Kişinin belirli bir sayıya kadar sayması halinde istediğinin gerçekleşeceğini düşünmesidir, işlerinin rast gideceğine inanır. Sayma sırasında unutması veya kesilmesi halinde başa dönmesi zaman kaybı yaşamasına neden olur.

  • Biriktirme ve saklama kompulsiyonları:

Kişinin “İleride lazım olabilir.” düşüncesi ile gerekli veya gereksiz her şeyi istiflemesidir. Ev çöplüğe dönebilir. Kişi kendisini toplumdan izole edebilir. Evine misafir çağırmaktan çekinerek yalnızlaşabilir.

  • Batıl düşünce:

Kişinin çeşitli düşüncelere, sayılara, durumlara vs. olağanüstü anlamlar yükleyerek hareket etmesidir. “Beyaz arabaya binmezsem kaza yapabilirim.” gibi düşüncelerdir. Gündelik hayatını engelleme noktasına erişebilir.

 

  1. OKB’nin Nedenleri

Yapılan araştırmalar obsesif kompulsif bozukluğun nedeni için bir kesinlik kazandırmasa da genetik faktörler, çevresel faktörler (taciz, hastalık, yakın birinin kaybı gibi), zor çocukluk dönemi, travmalar, kişilik özellikleri, beyin işlevlerinde bozulma, glutamat ve GABA dengesizliği, düşük serotonin, yüksek dopamin, seks hormonu etkileri, HPA ekseni hiperaktivitesi, sosyal yalıtım, antipsikotik ilaçlar gibi faktörlerinin etkili olabildiği varsayılmaktadır.

  1. OKB Kimlerde Daha Sık Görülür?

Kadınların daha titiz, detaycı bilinmesine karşın OKB, kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Genellikle 22-36 yaş aralığında ortaya çıksa da okul öncesi dönemindeki çocuklar da dahil olmak üzere herhangi bir yaşta görülebilir. Yaklaşık 50 kişiden birinde OKB bulunmasına rağmen çoğu kişi belirtilerinin hafif olması, başkalarından çekinmeleri, bu durumu önemsememeleri veya bu duruma alışmış olmaları nedeniyle bir uzmana gitmekten veya danışma hizmeti almaktan kaçınmaktadır.

OKB hastalarının 1/3’ü ilk belirtileri çocukluk çağında görmeye başlar. Belirtiler aniden ortaya çıkabilir. Stresli yaşam olayları (ölüm, kaygı, ayrılık gibi) hastalığın başlamasında etkili olabilmektedir. OKB’li hastaların 2/3’ünde ise depresif semptomlar da görülebilmektedir.

Hastalığın temelindeki duygu kontrol etme arzusudur. Yani OKB kişiler kuralcı, katı, otoriter ve disiplinli bir iç sesle hareket ederler. Genellikle bu iç ses çocukluktan gelen ebeveyn davranışlarının bir yansımasıdır. Bakım veren kişinin çok mükemmelliyetçi, titiz, kuralcı, sevgisiz, psikolojik-fiziksel şiddet gösteren veya baskı yapan biri olmasına işaret eder. Kişinin çocukluk döneminde -özellikle anal dönem- bu kontrolcü davranışlara maruz kalması ileriki yaşlarında ruh sağlığını önemli ölçüde etkileyebilmektedir.

Freud 1,5-3 yaş aralığını anal dönem olarak adlandırmıştır. Anal dönemde tutma-bırakma, düzenlilik-düzensizlik, temizlik-pislik gibi ambivalans içeren çatışmalar yer alır. Bu çatışmalar arasındaki başlıca sorun güç, kontrol etme, özerk olma arzusudur. Bu yaş aralığında verilen tuvalet eğitimi kişiliğin oluşmasında önemli bir etkiye sahiptir. Freud’a göre bu dönemdeki çatışmalar çözümlenemezse kişide iki problem ortaya çıkmaktadır. Kişi bakım vereni tarafından affedici olmayan, sıkı denetimli, katı bir tuvalet eğitimi almış ise yaşantısında anal tutucu bir eğilim gösterir. OKB’nin kaynağında da bu dönemin etkili olduğu düşünülmektedir. Anal tutucu kişiler aşırı titiz, cimri, bencil, ikili ilişkilerinde aşırı ödün veren (pasif), bir şeyi paylaşmak konusunda gönülsüz kişiler olabilmektedir. Kişi bakım vereni tarafından serbest, ilgisiz, önemsenmeyerek bir tuvalet eğitimi almış ise yaşantısında anal bırakıcı bir eğilim gösterir. Bu kişilerde düzensiz olma, kişisel eşyalarına sahip çıkmama, tutarsız olma, vurdumduymaz olma, dürtülerine göre hareket etme gibi davranışlar görülmektedir.

Özetle, anal dönemdeki hatalı ebeveyn tutumları kişinin ileriki yaşlarında takıntılı kompulsif kişilik yapısının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Çünkü kişi yaşadığı olumsuz duyguları baskılamak için obsesyonlar geliştirebilir.

  1. OKB Tanısı Almış Kişilerin Özellikleri

Bu kişiler genellikle mükemmelliyetçi oldukları için hata yapmaktan da korkarlar. Düzen aşığı olup yaptıkları bir şeyin bozulmasından rahatsız olurlar. İşlerini mükemmel ve eksiksiz yapmaya çalışmak günlük işlerini aksatabilmektedir. Çoğu işlerini yetiştiremezler. Paylaşımcı değildirler çünkü başkalarının kendileri kadar mükemmel yapabileceğine dair inançları yoktur. Tüm sorumluluğu kendi üzerlerine almak isterler, bu nedenle katı ve kuralcı görünebilirler. Her şeyin kendi kontrolleri altında olması gerektiğini düşünürler, eğer öyle olmazsa huzursuz olurlar. Her işi mükemmel yapma isteği günlük rutinlerini aksatmalarına neden olur.

  1. OKB ile Nasıl Çalışılır?

OKB günlük yaşamı önemli derecede kısıtlayan, kişinin aile, iş ve sosyal yaşantılarında işlevselliğini yitirmesine neden olan ve gittikçe yaşam kalitesini düşüren bir hastalıktır. Bu nedenle çözüm yöntemlerine geçmeden önce kişinin ilgili ruh sağlığı uzmanları tarafından OKB tanısı almış olması gereklidir. Sağlık hizmeti kapsamında psikiyatrik, farmakolojik destekler bu süreçte önem taşımaktadır. OKB’de çalışılabilen psikoterapi yöntemlerinde Bilişsel ve Davranışçı Terapi oldukça etkilidir.

Kişi ilgili ruh sağlığı uzmanının önerdiği aralıklarla ilaçlarını düzenli bir şekilde kullanmalıdır. Kişiyi uzun süreli bir destek sürecinin beklediği bilinmelidir. Kişiler yıllar boyu zihinlerindeki istemsiz düşünceleri bastırmaya çalışarak başa çıkabileceklerini düşünürler. Ancak bunun daha çok kişilerin kaygısını arttırdığı görülmüştür. Davranışçı terapide amaç, kişiyi onu rahatsız eden düşüncelerle yüzleştirmektir. Yüzleştirdikten sonra kişinin sergilediği kompulsiyon davranışlar engellenir, böylece kişinin o düşüncesinin zihninde oluşturduğu gibi bir sonuca götürmediği gösterilmeye çalışılır. Kademeli bir şekilde yapılırken kişi de kaygısıyla baş edebildiğini fark edecektir. Bilişsel terapideki amaç ise, kişinin düşüncelerini gerçek gibi algılamasını azaltmaktır. Otomatik olumsuz düşünceleri belirleyip bu düşüncelerin yerini mantıklı-gerçekçi düşüncelerin yer alması sağlanarak duygu-davranış düzenlemesi yapılmaya çalışılmaktadır. EMDR uygulanarak kişinin geçmiş yaşantılarında biriktirdiği olumsuz çarpık düşünce ve duyguların tekrar işlenmesiyle birlikte duygu-davranış noktasında kişiyi duyarsızlaştırma da hedeflenebilir. OKB ile çalışmada EMDR önemli bir etkiye sahiptir. Bununla birlikte aile üyelerinin de OKB tanısı almış kişiye destek olmaları motivasyon ve sosyalleşme açısından önem taşımaktadır. Gerekli görüldüğü takdirde aile üyeleri ile birlikte bütüncül aile terapisi uygulanarak sürece devam edilebilir. OKB’ye kişilik özellikleri de eşlik ettiğinde Şema Terapi de uygulanabilmektedir. Kişinin çocukluğundan beri karşı karşıya olduğu şemalar ele alınarak bu konuda farkındalık kazanması sağlanabilir.

 

Son olarak, psikoterapinin ne sıklıkla yapılacağı, kaç seanstan oluşacağı, iyileşmenin ne zaman mümkün olacağı tam olarak bilinememektedir. Psikoterapi süreci, kişinin durumuna, yaşantısına, psikolojik ruh haline, gönüllü olup olmamasına dair birçok etkene bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. OKB belirtileri gösterdiğini düşünen kişiler için en öncelikli adım ilgili ruh sağlığı uzmanına giderek destek almaya başlamasıdır.

 

 

Özel Berk Karaoğlu Aile Danışma Merkezi

Menü

Tüm hakları saklıdır. 2023

izmirterapist.com