Boşanma iki eş arasındaki duygusal bağın kalmaması sonucu resmi birlikteliklerini sonlandırmalarıdır. Boşanma da tıpkı evlilik gibi normal bir durum olarak değerlendirilmelidir. Kişileri boşanma kararı almaya birçok neden itebilir. Bunlardan bazıları;
Eşler sorunlar için ortak çözüm yolu aramak istemiyor veya sorunları artık önemsemiyorsa, evde geçirilen ortak zamanı azaltarak daha çok dışarıda arkadaşlarıyla vakit geçiriyorsa, sohbet etmek yerine sosyal medya ile ilgileniyorsa, aynı evin içinde iki yabancıdan farksızsa, iki tarafı birbirine yakınlaştıran ve aradaki bağı güçlendiren cinselliğe dair bir beklentileri kalmamışsa ölü bir evlilikten söz edebiliriz. Bu gibi belirtiler boşanmanın da sinyallerini verir.
Boşanma kararı bir kriz anında alınmamalıdır. Kişi karşı tarafı kızdırmak için bunu bir tehdit olarak kullanmamalıdır. Bu karar kişilerin tüm çözüm yollarını gözden geçirdikten sonra artık uzlaşamayacakları konusunda uzlaşmalarıyla alınabilir. Eşler arasındaki çatışma devam ederse boşanma süreci daha sancılı olacaktır.
Bu dönemde hoşa gitmeyen durumlar fark edilmeye başlanmıştır. Tatminsizlik, eşe yabancılaşma, davranışlardan memnun olamama hakimken evliliğin bitme ihtimaline karşı korku, üzüntü, boşluk duyguları da yaşanabilir. Kişi fiziksel ve psikolojik olarak içine kapanıp eşini cinsel yaşantıdan mahrum bırakarak cezalandırmak isteyebilir. Tam anlamıyla tartışmalar çözümlenmediği için genellikle “mış gibi yapmak” hakimdir. Mesela her şey yolundaymış gibi…
Mahkeme dönemidir. Bu dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılması için eşler ailelerini karıştırmamaya gayret etmelidir. Boşanmak istemeyen taraf kızgınlık, öfke, kin gibi duygular besleyerek hırçınlığını karşı taraftan veya çocuklar üzerinden çıkarmak isteyebilir ancak bu durum kişinin kendisini de yıpratan sonuçlar doğurabilir. Tarafların yas tutması, sürecin daha rahat atlatılması için faydalıdır. Fiziksel ve yasal ayrılığın yanı sıra boşanma sonrasında ekonomik düzenlemeler, varsa çocukların bu sürece uyumu, yakın çevreye açıklama, yeni yaşam hayatı gibi dengenin yeniden kurulduğu bir döneme girilir. Kişiler daha iyimser, mutlu, keyifli olabilirken pişmanlık da yaşayabilir. Biten evliliğin kabulüyle kendine güven artar, yaşama devam edebilmek benlik algısını yükseltir, olumlu yanlara odaklanarak kişinin kimliği yeniden sentezlenir. Aynı zamanda kişilerin yeni bir ilişki için en az kendilerine 6 ay süre tanımalarının daha sağlıklı olacağı düşünülür.
Evliliklerin bitirilmesi kaçınılmaz hale geldiğinde çocuk için katlanılması olumlu bir sonuç doğurmaz. Boşanmak büyükler arasında yapılmış bir işlemdir. Bu yüzden çocuğa üstlenemeyeceği yükler vermeden onun ruh sağlığını korumak gerekir. Boşanmayı normalleştirerek çocuğa yansıtmak gerekir.
Çocuklar evdeki tüm süreci sessiz bir gözlemci olarak izler, hisseder, değerlendirir ve dünyayla kuracağı ilişkisini de evdeki rol modeli olan anne-baba ilişkisi sayesinde biçimlendirir. Bu nedenle evdeki iletişimsizliğin kronikleşmesi, olumsuz tüm durumlar çocuğun gelişimini de olumsuz yönde etkileyecektir. Bu durumlarda boşanma, çocuk için kurtarıcı olur. Ancak çocuk, anne-baba arasındaki geçimsizliklere hiç şahit olmamışsa o zaman ani ve beklenmedik bir durumdan ciddi bir şekilde etkilenebilir.
Çocuğun ruh sağlığının fazla etkilenmemesi için, boşanma kararı net bir şekilde alındığında çocuğa açıklanmalıdır. Aksi halde çocukta her an boşanabileceklerine dair kaygı oluşabilir. Ebeveynler çocuğu ne gibi değişimler olabileceğine dair bilgilendirip kararı birlikte verdiklerini söylemelidir. Çocukla iletişim sırasında taraflar birbirini suçlamamalı ve olumsuz duygularını paylaşmamalıdır. Bazen boşanmaların olabileceği ancak bu durumun onunla bir ilgisi olmadığını, ebeveyn rollerinin her zaman devam edeceğini ve onu aynı şekilde seveceklerini anlatarak çocukta güven oluşturulmalıdır. Çocuktan asla taraf olması beklenmemelidir ve taraf olmasına neden olacak konuşmalara girilmemelidir.
Çocuğun nerede kalacağı önceden belirlenmelidir. Yaşayacağı temel bir evinin olması ve diğer ebeveyne de uygun zamanlarda gidebileceği, orada da bir yeri olacağı çocuğa söylenmelidir. Boşanma sonrasında velayeti olmayan ebeveynin çocuğu göreceği günlerin net olması ve görüşmenin aksatılmaması çocuğun gelişimi için önem taşır. Çünkü çocukta boşanma sonrası bir ebeveynini kaybettiğine dair düşünceler oluşabilir. Bu durum hayal kırıklığı, güvensizlik gibi duygularla pekiştirilirse yanında kaldığı ebeveynin de bir gün gidebileceği ve yalnız kalacağına dair endişeler yaşayabilir. Bu nedenle evden ayrılmak, okula gitmek, ebeveynin işe gitmesini istemezler.
Evlilik ne kadar kötü bitmiş olursa olsun çocukla ilgili karar, tutum ve davranışlarda eşler iletişim halinde olmalıdır veya boşanma sonrasında eşlerin sanki ayrılmamış gibi birbirlerinin evlerine istedikleri zaman girip çıkması çocuğun aklını karıştırıp tekrar barışacaklarına dair beklentiye girebilir. Bu nedenle eşlerin akıl karıştırıcı davranışlarda bulunmaması gerekir.
Ebeveynlerinin tekrar evlenip evlenmeyeceği konusunda endişeleri olan çocuğun kaygısını gidermek için gerçekçi olmayan ifadelerden kaçınılmalıdır. Örneğin “Hayır asla evlenmeyeceğim.” gibi net bir ifade yerine “Şu an öyle bir şey düşünmüyorum ama karar alırsam bunu önce seninle paylaşacağım.” gibi ifadeler kullanılmalıdır.
Eşlerin her yeni değişikliği çocuğa önceden anlatarak değer verdiklerini vurgulaması, çocuğun gelişimi ve ruh sağlığı için oldukça önemlidir.
M. Berk Karaoğlu
Uzman Klinik Psikolog - Aile Danışmanı
Tüm hakları saklıdır. 2023
izmirterapist.com